Zürafa Masalı

Uzak diyarlarda, rengârenk çiçeklerin, yemyeşil ağaçların ve masmavi gökyüzünün bir arada olduğu, huzur dolu bir ormanda bir zürafa yaşarmış. Adı Zuzu’ymuş. Zuzu, diğer zürafalardan biraz farklıymış. Boynu diğerlerinden daha da uzun, ayakları ise biraz çelimsizmiş. Diğer hayvanlar onun bu uzun boynuna hayranlıkla bakarken, Zuzu bazen kendini yalnız hissedermiş.

Bir gün, ormanın büyük gölgesinde oynayan hayvanlar, oyunlarına Zuzu’yu da davet etmişler. Tavşan Pofi, maymun Koko ve kaplumbağa Tuti zıplayıp neşeyle koşuyorlarmış.

"Zuzu! Hadi sen de gel, ip atlıyoruz!" diye bağırmış Koko.

Zuzu ipi görünce biraz üzülmüş. Onun uzun bacakları ip atlamaya uygun değilmiş, bir iki denemeden sonra ipin içine dolanmış ve yere kapaklanmış.

"Ayy, kafam!" demiş Zuzu ve hafifçe burnunu tutmuş.

Tavşan Pofi hemen yanına koşmuş.
"İyi misin Zuzu? Sana bir şey oldu mu?"

Zuzu hafifçe gülümseyip başını sallamış.
"Yok bir şeyim. Ama... sanırım ip atlamak bana göre değil."

Kaplumbağa Tuti ise usulca yaklaşmış:
"Belki başka bir oyunda çok daha iyi olursun. Senin boynunun uzunluğu çok özel."

Ama Zuzu bu sözlere pek inanmamış. İçinden “Ne işime yarar bu uzun boyun? Sadece ipi görebiliyorum ama oynayamıyorum,” diye geçirmiş.

Ertesi sabah, ormanda bir telaş başlamış. Ağaçların en tepesine yerleşen kuşlar cıvıldamıyor, sincaplar kıkırdamıyormuş. Çünkü minik sincap Lili kaybolmuş!

Sincap annesi ormanın ortasında telaşla koşuyormuş.
"Liliii! Neredesin kızım? Ceviz toplamaya gitmişti ama geri gelmedi!"

Tüm hayvanlar toplanmış, endişeli gözlerle birbirlerine bakıyorlarmış.

"Onu ağaçların arasında görebilen var mı?" diye sormuş baykuş Deduş.
"Ben yukarı uçamıyorum, kanadım incindi."

Zuzu kalabalığın arkasında sessizce duruyormuş. İçindeki yalnızlık duygusu şimdi bir merakla yer değiştiriyormuş. “Acaba ben yardımcı olabilir miyim?” diye düşünmüş.

Yavaşça grubun önüne doğru yürümüş.
"Ben... ben bakabilirim," demiş utangaçça.
"Boynum yeterince uzun, ağaçların tepesini görebilirim."

Herkes sessizleşmiş. Tüm gözler Zuzu’da.

Maymun Koko hemen atılmış:
"Zuzu! Evet! Sen ağaçların üstünden görebilirsin!"

Zuzu derin bir nefes almış, gözlerini kapatmış ve yavaşça boynunu yukarı kaldırmış. Gözleri gökyüzüne kadar ulaşan ağaçların yaprakları arasında gezinmiş. Birden minik bir ses duymuş.

"Zuuuzuu! Buradayım!"

Zuzu dikkatlice bakınca, bir ağacın en tepe dalında sıkışmış Lili’yi görmüş. Minik sincap korkudan titriyormuş, çünkü dal kırılmak üzereymiş.

"Lili! Sakın kıpırdama! Seni kurtaracağım!"

Zuzu dikkatlice ağacın yanına yaklaşmış. Uzun boynunu yavaşça uzatmış, tıpkı bir yılan gibi esnek ve narin. En sonunda burnunu Lili’nin altına dayamış.

"Hadi, tırman boynuma. Yavaşça."

Lili korka korka Zuzu’nun boynuna tırmanmış. Diğer hayvanlar nefeslerini tutmuş bir şekilde izliyormuş. Ve sonunda... Lili yere inmiş! Orman alkış sesleriyle çınlamış.

"Yaşasın Zuzu!"
"Süpersin Zuzu!"
"Sen kahramansın!"

Zuzu’nun yanakları kızarmış. Kalbi öyle hızlı atıyormuş ki, bir geyik kadar zıplayacakmış neredeyse.

Sincap annesi koşarak Lili’yi kucaklamış, sonra Zuzu’ya sarılmış.

"Teşekkür ederim Zuzu! Sen olmasaydın kızım hâlâ orada olurdu."

Zuzu başını eğmiş, mahcup bir şekilde gülümsemiş.
"Ben sadece boynumu kullandım..."

Maymun Koko hemen eklemiş:
"Hayır Zuzu! Sen sadece boynunu değil, cesaretini ve kalbini de kullandın."

O günden sonra, Zuzu artık oyunlardan geri durmaz olmuş. İp atlamasa da, başka oyunlar yaratmış. "Ağaç Üstü Hazine Avı", "Yukarıdan Ne Görüyorum?" gibi oyunlarla herkesin neşesi yerine gelmiş.

Ama en önemlisi, Zuzu artık kendini yalnız hissetmiyormuş. O, ormanın en uzun ama en sevgi dolu zürafasıymış.

Bir gün yine gökyüzü turuncuya dönerken, Pofi yanına yaklaşmış:
"Zuzu, seninle gurur duyuyorum."

Zuzu gözlerini gökyüzüne çevirmiş, rüzgarın yumuşak dokunuşunu hissetmiş.

"Ben de kendimle gurur duyuyorum, Pofi. Artık boynumdan utanmıyorum."

Ve sonra yıldızlar çıkmış gökyüzüne. Her biri bir dilekmiş. Zuzu’nun dileği ise çoktan gerçekleşmiş: Gerçek bir dostluk.