Yardımsever Kelebek Masalı

Bir varmış bir yokmuş… Uzak diyarlarda, gökyüzüne uzanan rengârenk çiçeklerle dolu bir ormanda, minicik ama yüreği kocaman bir kelebek yaşarmış. Adı Lila’ymış. Kanatları mor, pembe ve mavi tonlarında parıldar, güneş ışığında adeta gökkuşağını andırırmış.

Lila, diğer kelebekler gibi sadece uçup çiçeklerden bal toplamakla yetinmezmiş. Ormandaki tüm canlıları tanır, onların ihtiyaçlarını gözetirmiş. En büyük tutkusu, yardıma muhtaç birini gördüğünde ona destek olmakmış.

Bir sabah, Lila, lavanta çiçeklerinin üstünde kahvaltısını ederken, uzaklardan gelen ağlama sesi duymuş. Kulak kabartmış.

“Bu ses de ne?” demiş kendi kendine.

Hemen kanatlarını çırpmış ve sesin geldiği yöne doğru uçmuş. Ağaçların arasından süzülerek bir ağacın dibine vardığında, minik bir sincap gördü. Sincap gözyaşları içinde, elleriyle yüzünü kapatmıştı.

Lila hemen yanına konmuş.

“Merhaba! Neler oluyor, neden bu kadar üzgünsün?”

Sincap başını kaldırmış, gözleri yaşlı, sesi titrekmiş.

“Ben… ben annemi kaybettim. Onu sabah topladığı meşe fındıklarını aramaya çıktığında gördüm. Geri dönmedi. Çok endişeliyim.”

Lila hemen ciddileşmiş. Sincapların anneleriyle çok yakın olduğunu bilirmiş. Yüreği minicik ama sevgisi kocamanmış.

“Sakın endişelenme. Hemen birlikte onu aramaya çıkalım. Ormanda gözden kaçan hiçbir şey kalmaz, değil mi?”

Sincap hafifçe başını sallamış.


İkili hemen yola koyulmuş. Lila, yukarıdan uçup ağaçların tepelerini, dalları tarıyor; Sincap da yerden iz arıyormuş. Bir süre sonra, küçük ayak izleri görmüşler. Ayak izleri çalılıkların arasına giriyormuş.

“Burada bir şey var!” diye seslenmiş sincap. Lila hemen aşağı süzülmüş.

Çalıların arasında, yaşlı bir sincap annenin kuyruğu görünüyormuş. Görünüşe göre ayağı sıkışmış!

“Anneee!” diye bağırmış sincap ve annesine koşmuş.

Yaşlı sincap zor nefes alıyormuş.

“Ayağım bir kök arasına sıkıştı… çıkamıyorum,” demiş zayıf bir sesle.

Lila hemen harekete geçmiş. “Merak etme, biz buradayız. Seni yalnız bırakmayacağız!”

Kanatlarını hızla çırparak çevredeki böcek dostlarını çağırmış. Birkaç karınca, bir uğur böceği ve güçlü bir böcek olan horozbina hemen yardıma koşmuş. Hep birlikte çekerek annenin ayağını kurtarmışlar.

Anne sincap, derin bir nefes almış. Gözlerinden yaşlar süzülürken minnetle bakmış Lila’ya.

“Bize yardım ettiğin için minnettarım. Gerçek bir kahramansın.”

Lila hafifçe gülümsemiş. “Ben sadece elimden geleni yaptım.”

Sincap ailesi birbirine sarılırken Lila sessizce oradan ayrılmış. O, kahramanlık peşinde değildi. Sadece kalbinin sesini dinliyordu.

Ertesi gün, ormanda başka bir telaş vardı. Tavşan ailesi, yeni doğan yavruları için yuva arıyordu ama bir türlü güvenli bir yer bulamıyorlardı. Tilkiler, yırtıcı kuşlar ve gecenin karanlığı onları tedirgin ediyordu.

Tavşan baba, kaygıyla söylenmiş:
“Yavrularımız için güvenli bir yuva lazım ama nerede bulacağız?”

Tam o sırada Lila oradan geçiyormuş.

“Size yardım edebilirim! Dün sincaplara yardım ederken fark ettiğim, terk edilmiş bir baykuş yuvası var. Artık kullanılmıyor ve çok güvenli.”

Tavşan anne umutla Lila’ya bakmış. “Gerçekten mi? Bize orayı gösterebilir misin?”

Lila, kanatlarını çırpıp öncülük etmiş. Tavşan ailesi de peşinden gitmiş. Gerçekten de yuva büyük, gizli ve tepeye yakınmış. Tavşanlar çok mutlu olmuş.

“Bu, tam da aradığımız yer! Sana ne kadar teşekkür etsek az,” demiş tavşan baba.

“Siz mutluysanız, ben de mutluyum,” diye cevaplamış Lila.

Artık ormanda herkes Lila’yı tanıyormuş. Ona “Yardımsever Kelebek” diyorlarmış. Lila, her gününü birilerine yardım ederek geçiriyormuş. Ama bir gün, kendisi yardıma muhtaç hale gelmiş…

Bir fırtına çıkmış. Lila, yükseklerde uçarken aniden sert bir rüzgâr onu savurmuş ve bir ağacın dalına çarparak yere düşmüş. Kanadı incinmiş. Uçamıyormuş. Gözleri yaşlarla dolmuş.

“Ben şimdi ne yapacağım…?”

Ama ormandaki dostları onu unutmuş değildi. İlk gelen sincap olmuş.

“Sen bize yardım ettin, şimdi sıra bizde!”

Ardından tavşan ailesi, uğur böceği, horozbina, hatta kirpiler bile gelmiş. Hep birlikte Lila’yı güvenli bir çiçek yatağına taşımışlar, kanadını sardılar, ona çiçek balı getirdiler.

Lila, minnettarlıkla gözlerini açmış. “Siz… hepiniz buradasınız.”

“Tabii ki!” diye gülümsemiş sincap. “Senin kalbin kadar güzel bir kelebek daha tanımadık biz.”

Günler geçmiş, Lila’nın kanadı iyileşmiş. Ama bu olay ona bir şeyi hatırlatmış: Gerçek yardımseverlik, sadece yardım etmek değil, yardım istemeyi de bilmektir.

O günden sonra, Lila yalnızca yardıma koşmakla kalmamış, duygularını da daha açıkça paylaşmış. Ormanda dostluk daha da güçlenmiş.

Ve herkes bilirmiş ki, bir gün başları derde girerse, yardımsever kelebek Lila orada olacakmış — ya da onlar onun yanında olacakmış.

Ve orman, Lila’nın kanat çırpışlarıyla her daim sevgiyle dolup taşmış.