Uyuyan Güzel Masalı

Uyuyan Güzel: Zamanın Ötesinde Bir Sevgi
Yemyeşil ormanların arasında ışıltılı bir saray varmış. Bu sarayın kralı ve kraliçesi yıllarca bir çocukları olsun diye dua etmişler. Sonunda, bir sabah güneş altın rengi ışıklarıyla gökyüzünü boyarken bir kız bebek dünyaya gelmiş. Adını Aurora koymuşlar.
Krallıkta büyük bir kutlama düzenlenmiş. Üç iyi kalpli peri, küçük prensesi kutsamak için davet edilmiş. Ancak, karanlık ormanların derinliklerinde yaşayan kötü kalpli bir peri, Malvora, davet edilmemiş. Bunu öğrenince öfkesinden yerinde duramamış.
Kutlama salonunda herkes mutluluktan uçarken, ilk peri, Miraluna, asasını sallayıp şöyle demiş:
"Ben, küçük Aurora'ya sonsuz bir güzellik bahşediyorum!"
İkinci peri, Bellara, nazik bir gülümsemeyle eklemiş:
"Ben de ona altın gibi parlayan bir kalp, herkesin sevgisini kazanacak bir iyilik veriyorum!"
Tam üçüncü peri Selira da dileğini sunacakken, salonun kapıları aniden büyük bir gürültüyle açılmış. Simsiyah bir sis bulutu içinde Malvora belirmiş. Gözleri öfke saçıyormuş.
"Beni unuttuğunuz için bedel ödeyeceksiniz!" diye bağırmış. "Aurora on altı yaşına bastığında, bir iğneye parmağını batıracak ve sonsuz bir uykuya dalacak!"
Salon buz gibi bir sessizliğe gömülmüş. Herkes nefesini tutmuş.
Üçüncü peri Selira, hızlıca öne atılmış:
"Ben bu laneti tamamen yok edemem, ama hafifletebilirim. Aurora sadece gerçek sevginin öpücüğüyle uyanacak!"
Kraliyet ailesi yıkılmış. Yine de umutlarını yitirmemişler. Tüm ülkedeki iğneler toplanmış, yakılmış. Sarayın her köşesi korunmuş. Fakat kaderden kaçış yokmuş...
Yıllar geçmiş. Aurora büyüdükçe güzelliği ve sıcak kalbi herkesin sevgisini kazanmış. Ne var ki, doğum gününe birkaç hafta kala, kral ve kraliçe onu ormanın derinliklerindeki gizli bir kulübeye göndermiş. Üç iyi peri de ona göz kulak olmuş.
Bir sabah, Aurora ormanda gezerken, uzaklardan tatlı bir melodi duymuş. Kuş seslerine karışan bu melodiyi merak etmiş ve peşinden gitmiş. Ağaçların arasında, genç ve yakışıklı bir delikanlı mandolin çalıyormuş. Adı Felix'miş.
Aurora gözlerini kocaman açmış ve usulca yaklaşıp sormuş:
"Sen kimsin? Bu kadar güzel bir müziği nasıl yapabiliyorsun?"
Felix hafifçe gülümsemiş:
"Ben sadece bir gezginim. Adım Felix. Şarkılarla dünyayı dolaşıyorum. Sen de kimsin, güzel hanımefendi?"
Aurora, yüzü kızararak başını eğmiş:
"Ben... sadece Aurora. Burada yaşıyorum."
O günden sonra Aurora ve Felix sık sık ormanda buluşmuşlar. Birlikte gülmüşler, şarkılar söylemişler, yıldızları izlemişler. Kalpleri, farkında olmadan birbirine bağlanmış.
Fakat kaderin saati işlemeye devam ediyormuş...
Aurora'nın doğum günü geldiğinde, üç peri ona sürpriz bir doğum günü partisi hazırlamış. Ancak Aurora, kulübenin tavan arasındaki gizli bir merdiveni fark etmiş. Merakına yenik düşüp yukarı çıkmış. Orada, eski bir iğ işleyen yaşlı bir kadın görmüş. Tabii bu kadın Malvora'dan başkası değilmiş!
"Gel küçük kız, şunu denemek ister misin?" diye sormuş Malvora, sesi bal gibi tatlıymış.
Aurora büyülenmiş gibi yaklaşmış ve parmağını iğneye değdirir değdirmez, yere yığılmış. Gözleri kapanmış.
O anda sarayın her köşesine derin bir sessizlik çökmüş. Periler yetişmiş, ama lanet artık işlenmişti.
"Sadece gerçek sevginin öpücüğü..." diye fısıldamış Selira gözyaşları içinde.
Üç peri, Aurora'yı saraya taşımış. Altın bir yatakta, bahar çiçekleriyle çevrili olarak yatırmışlar. Krallık derin bir uykuya gömülmüş; insanlar, hayvanlar, hatta rüzgar bile durulmuş.
Felix, Aurora'nın kaybolduğunu öğrenince yüreği yanmış. Ormana koşmuş, peri kulübesini bomboş bulmuş. Hisleriyle sarayın yerini bulmuş ama sarayın etrafı dikenli, devasa bir çalılık duvarıyla çevrilmişti.
Yılmadan dikenlerin arasından geçmeye çalışmış. Her yerini çizikler kaplamış. Dikenler onu geriye çekmiş, ama Felix pes etmemiş.
"Aurora'ya söz verdim..." diye mırıldanmış. "Onu bulacağım!"
Sonunda, kanlar içinde, saraya ulaşmış. Sessizliğin ortasında Aurora'nın yattığı odayı bulmuş. Gözyaşları içinde yanına eğilmiş.
"Aurora... Uyan ne olur..." demiş.
Ve usulca, sevgi dolu bir öpücük kondurmuş onun alnına.
Birden bire saray sarsılmış. Pencerelerden ışıklar saçılmış. Kuşlar ötmeye başlamış. Aurora gözlerini hafifçe aralamış.
"Felix..." diye fısıldamış. "Beni buldun."
Felix'in gözlerinden yaşlar süzülmüş:
"Seni asla yalnız bırakmam."
Aurora ayağa kalkınca, herkes de uyanmış. Saray tekrar hayat bulmuş. Kral ve kraliçe kızlarına sarılmış, periler mutluluktan havalara uçmuş.
O gün büyük bir düğün yapılmış. Aurora ve Felix birbirlerine sadakatle söz vermişler. Krallıkta aylarca süren bir kutlama başlamış.
Ve onlar, birbirlerine olan sevgileriyle, sonsuza kadar mutlu yaşamışlar.