Salyangoz Masalı

Uzak diyarlarda, rengârenk çiçeklerle kaplı yemyeşil bir vadide, minik ama kalbi kocaman bir salyangoz yaşardı. Adı Sülü idi. Kabukları sedef gibi parlardı, ama Sülü’nün parlayan şeyleri sadece kabuğu değildi; yüreği de en az kabukları kadar ışıldardı.
Sülü, her sabah uyandığında kendine şöyle derdi:
"Bugün acaba kim gülümseyecek, acaba kimi mutlu edebileceğim?"
Bir sabah, çiy taneleriyle kaplı yaprakların arasında gezinirken en yakın arkadaşı Çilli Karınca’yla karşılaştı.
"Sülü! Sülü! Çok garip bir şey oldu!" diye seslendi Çilli telaşla.
"Ne oldu Çilli? Neden bu kadar heyecanlısın?" dedi Sülü, antenlerini endişeyle kıpırdatarak.
"Parıltılı Yol kaybolmuş!"
"Ne? Nasıl kaybolur ki? O yol her sabah güneşle birlikte parlar, çiçekler ona eşlik ederdi!"
"İşte bu yüzden garip. Bu sabah hiçbir ışık yoktu. Her şey solgundu, sanki vadinin neşesi gitmişti."
Sülü bir an durdu. Parıltılı Yol, vadinin en güzel yeriydi. Oraya giden herkes huzur bulur, kendini mutlu hissederdi. Eğer gerçekten kaybolduysa, bu sadece bir yolun değil, vadinin neşesinin de kaybolması demekti.
"Hemen gitmeliyiz. Belki bir ipucu buluruz."
Sülü ve Çilli, çiçekli patikalardan sürünerek Parıltılı Yol’un başladığı yere geldiler. Gerçekten de... hiçbir şey eskisi gibi parlamıyordu. Renkler solmuş, kuşlar bile sessizliğe bürünmüştü.
"Bu... bu çok garip." dedi Sülü. "Sanki buraya karanlık çökmüş."
Tam o sırada çalılıkların arasından ince bir ses duyuldu.
"Karanlık çökmedi, sadece kalpler üzüldü."
Sesin sahibi yaşlı bir kelebekti. Kanatları yıpranmış, gözleri hüzünle doluydu.
"Sen de kimsin?" dedi Çilli biraz çekinerek.
"Ben Zefir. Parıltılı Yol’un eski koruyucusuyum. Ama artık kimse yola umutla bakmadığı için parıltısı kayboldu."
"Nasıl yani? Yolu biz mi kararttık?" dedi Sülü.
"Hayır küçük dostum. Ama son zamanlarda herkes sadece kendi derdiyle meşgul olmaya başladı. Kimse birbirine ‘günaydın’ demiyor, kimse kimseye yardım etmiyor. Yol, vadinin kalbini yansıtır. Kalpler solarsa, yol da solar."
Sülü derin bir nefes aldı. Gözlerinde yaşlar birikti.
"Bu benim suçum gibi hissediyorum... Her sabah mutlu olmaya çalışıyorum ama belki de yeterince paylaşmıyorum."
Zefir kelebeğin sesi yumuşadı.
"Suçlamak çözüm değil. Ama değiştirmek elimizde."
Sülü antenlerini dikti, gözlerinde kararlılık vardı.
"Tamam o zaman! Bu vadiye tekrar neşe getireceğim. Parıltılı Yol yeniden parlayacak!"
Çilli heyecanla sıçradı.
"Ben de yardım ederim! Bir plan yapalım!"
İkili hemen harekete geçti. İlk durakları Huysuz Kurbağa'nın evi oldu.
"Huysuz Kurbağa!" diye seslendi Sülü.
"Bugün seni gülümsetmeye geldik!"
Kurbağa gözlerini devirdi.
"Benim suratımı ancak gökten böğürtlen yağarsa güldürebilirsiniz."
Sülü cebinden minik bir kese çıkardı. İçinde mor, olgun böğürtlenler vardı.
"Ya bu olur mu?" dedi gülümseyerek.
Kurbağa bir an durdu, sonra gözleri büyüdü.
"Bu... bu benim en sevdiklerimden! Nereden buldun bunları?"
"Bu sabah erkenden topladım. Belki birine hediye edersem bir gülümseme kazanırım diye düşündüm."
Kurbağın suratı önce şaşkınlıktan kırıştı, sonra usulca gülümsedi.
"Galiba işe yaradı..."
Bir damla ışık, uzaklarda Parıltılı Yol’a doğru süzüldü.
Sülü ve Çilli, vadinin dört bir yanına gidip herkesin kalbine dokunmaya çalıştı.
Yalnız başına sessizce oturan Kedi Nane’ye bir şiir okudular.
Yaşlı Kirpi’ye düşen yaprakları birlikte topladılar.
Minik Arı Yumoş’a kaybolan topunu buldular.
Her küçük yardım, her içten söz... vadideki renkleri geri getirmeye başladı.
Kuşlar ötüşlerini, çiçekler kokularını geri kazandı.
Ve bir sabah, Sülü ve Çilli tekrar Parıltılı Yol’un başına geldiklerinde gözlerine inanamadılar.
Yol, eskisinden bile parlak, adeta yıldız tozuyla kaplı gibiydi.
"Başardık!" dedi Sülü.
"Hayır," dedi Zefir, arkalarından sessizce yaklaşarak, "Siz değil, hepimiz başardık. Çünkü sevgi paylaşıldıkça çoğalır, umut emek ister. Ve siz kalpleri uyandırdınız."
O günden sonra Sülü’nün adı vadide "Kalbin Salyangoza" çıktı. Artık sadece yürüyen değil, kalplere dokunan bir salyangoza dönüşmüştü.
Ama o her sabah yine aynı cümleyi söylerdi:
"Bugün acaba kim gülümseyecek, acaba kimi mutlu edebileceğim?"
Ve Parıltılı Yol asla bir daha solmadı.