Kelebek Masalı

Bir zamanlar, gökyüzünün hep mavi, çiçeklerin her zaman açık olduğu, kuşların ise sabahın ilk ışığında şarkılar söylediği bir ormanda, minik bir tırtıl yaşarmış. Bu tırtılın adı Miro’ymuş. Miro, diğer tırtıllardan farklıymış çünkü gökyüzüne ve rüyalara karşı çok büyük bir merakı varmış.

Miro her gün yaprakların üstünde gezinir, gökyüzüne bakar ve kendi kendine sorarmış:

"Orada yukarıda ne var? Kuşlar neden hep gülerek uçuyor? Acaba ben de bir gün uçabilir miyim?"

Bir sabah, Miro yine aynı soruları düşünürken, yaşlı ve bilge bir uğur böceği yaprağın üzerine konmuş. Adı Luma’ymış. Miro'nun hayranlıkla baktığını fark etmiş.

Luma gülümseyerek:
"Gökyüzü seni mi çağırıyor küçük dostum?"

Miro:
"Ah Luma! O kadar isterim ki uçmayı… Ama ben sadece bir tırtılım. Sürünmek dışında bir şey bilmiyorum."

Luma bilgece bir sesle:
"Her tırtıl bir gün kelebek olur Miro. Ama sadece kalbi gerçekten uçmayı isteyenler kanatlarını açabilir."

Miro’nun gözleri parlamış.

Miro:
"Gerçekten mi? Ben kelebek olabilecek miyim?!"

Luma:
"Elbette! Ama önce kalbinin sesini dinlemeyi ve sabretmeyi öğrenmelisin."

O günden sonra Miro, sabahları daha neşeyle uyanmış. Yapraklarını yavaşça kemirmiş, çiçeklerin kokusunu içine çekmiş ve günlerini gökyüzünü izleyerek geçirmiş. Ama bir gün, ormana kötü bir haber yayılmış: Büyük fırtına yaklaşıyormuş!

Tüm orman canlıları, sığınacak yer ararken Miro’nun içini korku kaplamış. Çünkü onun yuvası, incecik bir dalın üzerindeymiş. Luma hemen yanına uçmuş.

Luma:
"Miro, artık kozanı örme zamanı geldi."

Miro:
"Ama... ben henüz hazır değilim! Uçmayı hiç denemedim bile!"

Luma:
"Hiçbir kelebek denemeden uçmayı öğrenmez. Kozana girmek, karanlık ve yalnız bir yolculuktur ama sonunda ışık seni bekler."

Miro gözyaşlarını tutamamış.

Miro:
"Karanlıktan korkuyorum..."

Luma:
"Herkes korkar Miro. Ama bazen korkunun içinden geçmek, seni en parlak ışığa götürür."

Fırtına başlamadan hemen önce, Miro ince ince kozayı örmeye başlamış. Günler geçmiş, ormanda rüzgârlar esmiş, ağaçlar eğilmiş ama Miro’nun kozası sapasağlam duruyormuş. İçinde geçen zaman ise Miro için çok zorluymuş. Yalnızmış, karanlıktaymış ve her şeyden şüphe eder olmuş.

Miro iç sesle:
"Ya hiç uçamazsam? Ya hep tırtıl kalırsam?"

Ama sonra Luma’nın sözleri gelmiş aklına: “Sadece kalbi gerçekten uçmayı isteyenler kanatlarını açabilir.

Sonra bir sabah... Güneş, ormanın üzerine yeniden doğmuş. Çiçekler tekrar açmış. Ve Miro’nun kozası çatırdamaya başlamış.

Minicik bir ışık hüzmesi içeri girmiş. Miro, hiç tanımadığı bir güç hissetmiş içinde. Kozayı zorlayarak açmış ve dışarı çıktığında... bir sessizlik olmuş.

O artık bir kelebekmiş.

Kanatları gökkuşağı gibi renk renk, ışıl ışıl parlıyormuş. İlk kez gökyüzüne bakmış, ama bu kez farklıymış; artık yukarı çıkabileceğini biliyormuş.

Miro kendi kendine fısıldamış:
"Hazırım."

Ve ilk kez kanatlarını çırpmış. Önce dengesizce, sonra yavaşça yükselerek gökyüzüne doğru süzülmüş. Rüzgâr kanatlarının arasından geçmiş, güneş yüzünü okşamış.


O an Luma gökyüzünde yanında belirmiş.

Luma:
"Sana söylemiştim, değil mi küçük dostum?"

Miro gülümseyerek:
"Söyledin... ama hayal ettiğimden bile daha güzelmiş!"

Miro, ormanda uçmaya başlamış. Her çiçeğe konmuş, her çocuğun hayran bakışını fark etmiş. Ama onun asıl amacı başka olmuş: Küçük tırtıllara ilham vermek.

Bir gün, minik bir yaprağın üstünde ağlayan bir tırtıla rastlamış. Adı Pino’ymuş.

Pino hıçkırarak:
"Hiçbir zaman uçabileceğimi sanmıyorum. Çok zayıfım... Çok sıradanım."

Miro, Pino’nun yanına konmuş.

Miro:
"Ben de senin gibi düşünüyordum. Ama inanmak, en büyük ilk adım. Ve unutma... her kelebek bir zamanlar yalnızca bir tırtıldı."

Pino şaşkınlıkla:
"Gerçekten mi?! Sen de mi?"

Miro:
"Hem de ne tırtıl! Korkaktım, sabırsızdım. Ama sonunda içimdeki ışığı buldum."

O günden sonra Miro, ormanın her köşesini dolaşıp küçük tırtıllara umut aşılamış. Ona "Rüya Ormanı’nın Kanatlı Masalı" demeye başlamışlar. Çünkü onun hikâyesi, her sabah çiçeklerin üstünde anlatılır, her çocuk tarafından sevinçle dinlenirmiş.

Ve Miro artık gökyüzünde uçarken hep aynı şarkıyı söylerdi:

"Uçmak, gökyüzünü görmek değil… Uçmak, kalbindeki ışığı hissetmektir."